23 Mart 2014 Pazar

Tatava Yapıyorum Öyleyse Varım!

Bu seçimlerden önce en çok baskı gören parti hangisidir derseniz, Halkların Demokratik Partisi'dir (HDP) derim. MHP, AKP, CHP, BasGeççiler (unuttuklarım varsa alınmasınlar, demek ki yeterince HDP'yi dövmemişler) derken dört bir koldan itilip kakılıyor.

İnsana dair pek çok şeye düşman olan MHP, doğal olarak HDP'ye de düşman. Seçim çalışmaları sırasında yaşanan ülkücü saldırılar da bunun vücut bulan hali. Dolayısıyla bunu garipseyecek bir durum yok, doğalarının gereğini yerine getiriyorlar.

İktidar partisi olan AKP'nin ise genelde bir muhalefet partisi olan, özelde sol, sosyalist, Kürt, Alevi muhalefetini bir araya getirme potansiyelini barındıran HDP'ye bakışının olumlu olması zaten beklenemez. Bu dört bir tarafta yaşanan saldırılara (her anlamda) yürütme olarak engel olmayı bırakın üye ve sempatizanlarının fiilen destek vermelerinden de belli oluyor.

Yıllardır sol muamelesi gören CHP'nin de kendisini solda tarif eden ve ciddi bir büyüme olanağı bulunan HDP'ye yakınlık duymasını tabii ki beklemiyorum. İkisinin de seslendiği ortak kesimlerin olduğu bir gerçek ama büyük bir ulusalcı seçmen tabanı olan CHP, HDP'yle yapılan görüşmede sizinle bir arada görünmek istemiyoruz diyerek tavrını başından net bir şekilde ortaya koydu. Bunun ötesinde, CHP'nin sağ, daha sağ ve en sağ adaylar göstermeyi tercih etmesi de bir kere daha yüzünün ne tarafa dönük olduğunu göstermiş oldu.

Bazı sosyalist parti ve örgütlerin de kendilerinin sahip çıktığı alanda kendilerinden daha büyük etkiye sahip olacak bir partiye hoş bakmadıklarını, bunu da türlü çeşit ideolojik motiflerle gerekçelendirdiklerini biliyoruz. Yine bu kesimlerin de epey bir kısmının seçim günü geldiğinde CHP'ye meylettiği ve bu nedenle HDP'yle işbirliğini tercih etmedikleri çok da  bilinmeyen bir şey değil.

Bütün bunların dışında bir de kendini "Tatava Yapma, Bas Geç" (BasGeççiler) mottosuyla ifade eden, AKP'nin derhal ve tez zamanda bir seçim yenilgisi yaşaması gerektiğini düşünen, bunun için de en piyasacısından faşistine dek gösterdiği adayları beğenmese de bu seferlik, mecburen, konjonktürel bir tercih olarak CHP'ye oy vereceğini söyleyen bir kesim var. Bu kesimde sosyalist, liberal, demokrat gibi tanımlanabilecek kişi ve gruplar bulunuyor.

Kendilerinin konjonktürel bir tercih yaparak CHP'yi seçtiklerini itinayla ifade eden BaşGeççiler, HDP'nin özellikle İstanbul'da, büyükşehir belediye başkanlığı seçimlerden kayıtsız şartsız CHP lehine çekilmesi gerektiği yönünde baskı oluşturuyorlar. İlk başlarda Sırrı Süreyya Önder'in (SSÖ) medyada da özellikle parlatılan sert CHP eleştirilerinden duyulan (niyeyse) rahatsızlık, giderek HDP'nin kendisine yöneldi.

HDP adayı SSÖ'nün, büyükşehir belediye başkanlığından çekilmesi gerektiğini söyleyen BasGeççilerin büyük kısmı, bunun dışında ilginç bir şekilde HDP'nin belediye meclisinde mutlaka temsil edilmesini istiyor. Buna göre AKP'yi devirecek bir CHP'nin denetlenmesi hususunda HDP'nin önemli rolü olacakmış. Yani konjonktürel gerekçelerle destekledikleri CHP'nin ve adayı Mustafa Sarıgül'ün denetlenmeye muhtaç bir performans göstereceği ön kabulü mevcut. HDP gibi -eksiğiyle gediğiyle- iddiaları olan bir siyasi partiyi daha ilk elden hele bir siz durun, adayınızı geri çekin, bizim kerhen istediğimiz seçilince siz de denetlersiniz diye baskılamak siyaseten çok da hoş bir tavır değil sanki...

Bunun yanı sıra, herhangi bir şekilde işbirliğine yanaşmayan, işbirliğini geçtim yan yana görünmekten imtina eden, onu da geçtim HDP'ye saldıran gruplar arasında yer alan üye ve sempatizanlarına herhangi bir uyarı yapmayan, bütün bunların üstüne bazı yerlerde el altından HDP aslında bizi destekliyor dedikoduları yayan majestelerinin muhalefeti CHP'ye yönelik doğru düzgün, etkili tek bir eleştirinin olmaması ve bunun hiç sorun edilmemesi gibi bir durum da var. Baskının bu yönde hiç yapılmaması, HDP'nin kolay lokma olarak görülmesinden kaynaklanıyor olsa gerek.

Özellikle tıvitır mecrasında yerden yere vurma, küçümseme, önemsizleştirme çabaları ciddi boyutta. Üstüne üstlük dört bir yandan baskıya maruz kalan HDP'lilerin içine düştüğü savunma çabalarındaki hatalar bir yana, bu çabalara kerhen oy veriyoruz diyenlerin verdiği karşılıklar, aslında “Pazar'a kadar değil mezara kadar CHP” diyorlar gibi beklenmedik derecede agresif, fevri ve baskıcı.

BasGeççiler arasında yaygın olan bir tavır da anayasa referandumunda Yetmez Ama Evet (YAE) diyenlere yönelik hesap sorma isteklerini HDP üzerinden görme çabaları. HDP'nin pek çok bileşeni referandumu boykot etmiş veya hayır demişken bu hesap sorma isteğinin HDP'ye bu denli sert yöneltilmesi de sorunlu. Tabi bu, konjonktürel bir tavır olduğu söylenen BasGeç'in, -karşı çıkanlar ne kadar vahim sonuçlara yol açtığını düşünseler de- aslında bir o kadar konjonktürel bir tavır olan YAE ile benzer bir mantığı içermesinden kaynaklanıyor olabilir. O zaman statükoya karşı AKP'yi değil ama anayasa değişikliğini desteklediklerini söyleyen YAE mantığıyla, AKP'ye karşı kim gelirse gelsin diyen BasGeççi mantık arasında epey benzerlik var. Sürekli eleştirilen tavrın benzerini göstermek zorunda kalmak da ayrıca bir rahatsızlık nedeni olmuşa benziyor.

Yani biraz geriye çekilip uzaktan bakınca, HDP'nin dört bir yandan çevrildiği ve Türk filmlerinde ortaya alınıp evirile çevrile tokatlanan karakterlere benzediği görülüyor. Elbette bu tokatlanma halinde HDP'nin de sorumluluğu çok. Daha doğrusu HDP'yi oluşturan bileşenlerin sorumluluğu çok. Epeydir gündemde olan HDP'nin, seçimlerden az önce biraz da hızla yapılandırılması pek çok eksikliğe neden oldu. Yanı sıra açık ki kendini, programını ve önerileri anlatmakta, adaylarını duyurmakta epey yetersiz kaldı. Kağıt üzerinde kusursuz görülen uygulamaların pratiğe dökülmesinde de sorunlar yaşanıyor.

Tabii kendisine ve adayına yönelik "çekilin" baskısına karşı verilen tepki ile partiye dair eleştirilere verilen tepkilerin farklı olması lazım. HDP'nin ve HDP'lilerin partinin işleyişi ve ideolojisiyle ilgili kendilerine yöneltilecek sert eleştiriler karşısında daha demokratik bir tavır göstermesi gerekir.

Not: BasGeççi arkadaşların bilmesi gereken bir şey de şu: 12 yıllık AKP iktidarının başarılarından biri de CHP'yi sadık seçmenlerinin dışında toplumun büyük bir kesimi için şeytanlaştırmış olması. Bunun Kürtler arasındaki göstergesi de CHP'nin Kürt illerinde sıfırlanmış olması. Yani HDP, seçimlerden CHP lehinde çekiliyorum dese bile seçmenlerinin blok halinde CHP'ye yöneleceği gibi bir hayale kapılmamak lazım. Sonra Dimyat'a pirince giderken evdeki bulgurdan oldum diye ağlamak da var.

1 yorum:

Adsız dedi ki...

iyi de basgeççiler sadece istanbul'da hdp'ye (sırrı'ya) çağrı yapıyor. aynı grup dersim'de de bdp lehine chp çekilsin diyor...? Yani olayı sadece CHP'ye indirgemeniz hatalı.

ikinci bir ek bilgi - YAE'çilerin hepsi HDP'li olmayabilir, ama içinde en çok YAE'ci barındıran (DSİP/YSGP) HDP. Yani bunun üzerinden eleştiri tutarsız değil.

Son olarak; belediye meclisinde temsil edilmesini istemek Sarıgül'ün kötü yöneteceği varsayımından değil (ki olabilirdi - so what? Asıl amacın AKP'nin gitmesi olduğu saklanmıyor). Mecliste temsil isteğinin amacı 1) "HDP %'ye bakarak gücünü ölçecek" diyenleri tatmin etmek 2) CHP'ye mecburiyetten oy veriyorsan bunun vicdani sorumluluğunu azaltmak. En azından denetim mekanizması kurmak.